ŞOK
Hücre düzeyindeki dolaşımın
yetersiz hale gelmesidir. Hücrelerin disfonksiyonu sonucu organ ve sistemlerin
disfonksiyonu gerçekleşir (SIRS: Sistemik İnflamatuvar Yanıt Sendromu). Acil
tedavi yapılmadığında hızla ölümle sonuçlanır.
Klinik ve laboratuvar
bulguları:
- Hipotansiyon
(sistolik kan basıncı <90
mmHg)
- Filiform
nabız
- Taşikardi
(> 100/dk)
- Taşipne (>20/dk)
- Hipoksemi
- Soğuk
ekstremiteler
- Oligüri,
anüri
- Şuur
durumu değişiklikleri
- Organ
sistem disfonksiyonları (SIRS)
- Laktik asidoz
- Lökositoz,
lökopeni, sitopeniler, yaygın intravasküler koagulasyon
- Ateş
ve infeksiyon odağı varlığında septik şok
- Dil
ve cilt kuruluğu varlığında hipovolemik şok
- Heriki
AC bazalinde yaygın yaş raller, venöz dolgunluk ve terli cilt, pulsus
alternans, S3, S4 varlığında kardiyojenik şok
- Ciltte
kaşıntı ±, bronkospazm, hızlı gelişen anjiyonörotik ödem varlığında
anaflaksik şok
- Toksin
maruziyeti öyküsü varlığında toksik şok düşünülmelidir.
Şok tipleri:
- Hipovolemik
- Kardiyak
- Distributif
•
Septik
•
Nörojenik (SSS , PSS
hasarı)
•
Anaflaktik
•
Toksik
•
İnflamatuvar (Pankreatit, yanık, vb.)
•
Adrenal yetersizlik
Klinik evreler:
Başlangıçta doku perfüzyonu bozuldukça organizma hayati
organları koruyabilmek adına birtakım savunma yöntemleri geliştirir. Amaç bu
organların etkilenmesini önlemektir. İlk evre olan geri döndürülebilir
(kompanse) fazda düşen kariyak debiye karşılık arttırma çabası nedeni ile
taşikardi gelişir. Bu sayede kan basıncı sınırda tutulabilir. Hayati olmayan
dokuların perfüzyonu azalmıştır (cilt ve kaslar). Bu nedenle cilt soğuktur,
kaslarda seyirmeler oluşur. Zamanla kardiyak output azalır. Nabız basıncı
azalır. İdrar miktarı azalmıştır. Huzursuzluk başlamıştır. Bir sonraki evrede
organizmanın aldığı önlemler yetersiz hale gelmiştir. Bu nedenle taşikardiye
rağmen kalp debisi iyice azalmıştır. Cilt benekli bir görünüm alır, idrar
miktarı oligurik/anurik olmuştur.Taşipne ve uykuya meyil ortaya çıkar. Bir süre
sonra şuur kapanacaktır. Bu evre dekompanse faz olarak adlandırılır. Mevcut
sorunun ortadan kaldırılması yanısıra organ disfonksiyonlarıyla mücadele
edilmelidir. Bu evreye gelen hastada tedavide başarı şansı çok azalmıştır. Bir
sonraki evrede kişi komadadır. Siyanoz mevcuttur. İdrar çıkışı yoktur. Taşipne
ve taşikardi idame edilemez ve bir süre sonra bradikardi ve bradipne gelişir.
Dolaşım iyice bozulur ve kişi hızla kaybedilir. Bu faz geri dönüşümsüz
(irreversibl) faz olarak adlandırılır.
EVRE
|
Deri
Bulguları
|
İdrar
Miktarı
|
Şuur
|
Solunum Hızı
|
Kalp
Debisi
|
Nabız
Basıncı
|
Kalp Hızı
|
Kan
Basıncı
|
İrreversibl
(Evre
|
Soğuk-
siyanoze
|
Anüri
|
Koma
|
↑↑
sonra
↓ ↓
|
↓ ↓ ↓
|
↓ ↓
|
↑↑
sonra
↓ ↓
|
↓ ↓
|
Dekompanze
(Evre II)
|
Benekli
|
↓ ↓
|
Kapalı
|
↑
|
↓ ↓
|
↓ ↓
|
↑↑
|
↓
|
Kompanze
(Evre I)
|
Hafif
soğuk
|
N
veya
↓
|
Huzursuz
|
N
|
↓
|
↓
|
↑
|
N veya ↓
|
Hipovolemik şokta temel sebep dehidratasyon nedeni ile
dolaşan kan hacminin azalmasıdır. Kan basıncı düştükçe periferik dolaşım
bozulur. Taşikardi ve taşipne olur. Erken önlemler alınamadığında yukarıda
bahsedilen klinik evreler sonucu ölümle sonuçlanabilir. En sık sebep kanamalar
ve diüretik kullanımıdır. İleri yaşta ihmal sonucu da ortaya çıkabilir.
Kardiyojenik şok, kardiyak fonksiyonlarda ortaya çıkan ani
bozulma nedeni ile outputun azalması sonucu gelişir. En sık sebep myokard
infarktüsüdür. Bunun dışında aritmiler (taşikardi, bradikardi), A-V blok, kalp
kapak hastalığı, perikardiyal tamponad, myokardit, vb. kardiyojenik şoka sebep
olabilir. Çoğunlukla akut sol kalp yetersizliği bulguları vardır. Ama ani
ortaya çıkan şuur değişikliği veya akut sağ kalp yetersizliği şeklinde de
gelişebilir.
Altta yatan bir organ sistemi infeksiyonu sonucu çoğunlukla
yüksek nadiren düşük ateş ile seyreden ve şokun klinik bulgularının gözlendiği
duruma septik şok denir. Ağır sepsis vakalarının yarısında görülür. Çoğunlukla
sebep gram negatif mikroorganizmalardır. Vücut sıcaklığı >38 0C
veya <36 0C, kalp tepe atımı >90/dk, solunum sayısı >20
veya PaCo2 <32 mmHg ve tam kan sayımında PMNL sayısı >12,000/mm3
veya <4000/mm3 dür. Yenidoğan ve yaşlılar, kanser hastaları,
diyabet, kronik alkolizm, HIV pozitifliği, immundeprive hastalar, mekanik
ventilasyon yapılmakta olanlar, kemoterapi/radyoterapi alanlar, nötropenik
hastalar, kateter ve/veya protezi olanlar ve yoğun antibiyotik kullanımı
olanlar sepsis ve septik şok gelişimi açısından risklidir. En sık infeksiyon odakları;
batın içi infeksiyonlar (pyelonefrit, infekte over kisti, PID, kolanjit,
pankreatit), idrar yolu infeksiyonları, cilt infeksiyonları (selülit, bası
yarası), solunum yolu infeksiyonları ve endokardittir.
Çoğunlukla santral sinir sistemi yaralanmaları sonucu
sempatik sinir sistemi disfonksiyonu sonucu hipotansiyon, buna rağmen bradikardi,
periferik vasküler göllenme ve kardiyak output azalması (preload azalmasına
bağlı) ile seyreden şok nörojenik şok olarak adlandırılır.
Klinik olarak şok bulgularının var olduğu bir hastada
yukarıda bahsedilen bulguların yanısıra altta yatan bir sebep bulunamadığında
toksik şoktan şüphelenilmelidir. Hehangibir kimyasal maruziyeti, gıda
toksisitesi veya infeksiyon seyrinde mikroorganizmaların ürettiği toksinler sebebiyle
şok gelişebilir.
Hızlı gelişen sürrenal yetersizlik de şok sebepleri arasında
yeralır. Ağır hipokortisizm sonucu hiponatremi, su ve tuz kaybı ve hipovolemi
gelişir. Akut stresful durum gelişmesi (infeksiyon, inflamasyon, travma),
adrenal venöz tromboz ve/veya adrenal kanama sebep olabilir.
Tedavi:
Havayolu, solunum ve dolaşım sağlanmalıdır. Salin infüzyonu
(dehidratasyonuna göre gerekirse çok hızlı) yapılmalı, hızla sebep tespit
edilip tedavi edilmelidir.
İdrar çıkışını takip edilmeli, kardiyak açıdan acil
değerlendirme yapılmalıdır.
Ciddi hipotansiyon varlığında inotropik tedavi
(dopamin, dobutamin, vb) verilmelidir.
İnfeksiyon odağı varlığında geniş spektrumlu antbiyotikler
tercih edilmelidir (Beta laktam gubu antibiyotikler, geniş spektrumlu
sefalosporinler, karbapenemler). Anaerop infeksiyon düşünüldüğünde ise buna etkili
ajanlar kullanılmalıdır.
Septik şokta son yıllarda immun terapiler denenmiştir. Bunlardan bazıları; kortikosteroidler, anti-endotoksin monoklonal antikorlar E-5, HA-1A, anti-TNF antikorlar ve IL-1 reseptör antagonistleridir. Net sonuçlar için halen yeni çalışmalara ihtiyaç vardır.
0 yorum:
Yorum Gönder